İKLİL
  Enver Paşa
 


 


Enver Paşa’nın maceraları

ENVER Paşa yakın tarihimizde önemli bir figürdür. JÖN Türk Hareketi’nin önemli siması, İttihat ve Terakki’nin güçlü lideri, sultanın damadı, 1908 Devriminin ‘kahramanı’, Osmanlı İmparatorluğu’nun Savunma Bakanı, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Almanya’nın yanında savaşa girmesinin mimarı ve savaş sonrasında İtilaf Devletleri tarafından savaş suçlusu ilan edilen Enver Paşa bugün hala tartışılmaktadır. Tarihin, bugünden geçmişe bakılarak yapılan bir bilim olduğu ve değer yargılarının zamana ve kişilere göre değiştiği düşünüldüğünde, Enver Paşa’nın bazıları tarafından büyük bir ‘maceraperest’ bazılarınca da canını bile feda edecek derecede ‘idealist’ ya da ‘kahraman’ biri olarak nitelendirilmesi şaşırtıcı değildir. 33 yaşında Savunma Bakanı olarak aldığı kararlar ve yaptıklarından sonra savaş sonrasındaki maceralı hayatı Enver Paşa’nın 1920’ler itibariyle hırsından ve ideallerinden bir şey kaybetmemiş olduğunu göstermektedir.

Savaşın yenilgiyle sonuçlanması üzerine diğer İttihatçı liderlerle birlikte 1-2 Kasım 1918’de İstanbul’dan ayrılarak Kırım üzerinden Almanya’ya geçen Enver Paşa, Ekim 1919’da Bolşeviklerin daveti üzerine Moskova’ya gitti. Daha sonra Berlin’e geri döndü. Anadolu’da Milli Mücadele’nin devam ettiği bir dönemde Enver Paşa’nın Berlin’de bazı faaliyetler içinde olduğu bilinmesine rağmen bugüne kadar belgelenmiş değildi. İngiltere Milli Arşivi’ndeki çalışmalarım sırasında bulduğum bazı belgeler Enver Paşa’nın Berlin’de bulunduğu dönem içinde İngiltere ile gizli görüşmeler yaptığını ve bağımsız bir Türkiye için pazarlıklar yürüttüğünü ortaya koymaktadır.

İşbirliğinin şartları


Bu belgelerde, Enver Paşa’nın İngiltere’nin Berlin’deki askeri misyonunda görevli istihbarat subayı Binbaşı Ivor Hedley ile iletişime geçtiğini ve Ocak-Şubat 1920 tarihlerinde bu İngiliz Binbaşı ile mülakatlar yaptığını görmekteyiz. Bu mülakatlarda savaş sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun durumu ve Anadolu’da başlayan milli mücadele başta olmak üzere değişik konulardaki görüş ve düşüncelerini açıklayan Enver Paşa, aynı zamanda İngiltere’ye işbirliği noktasında bazı tekliflerde bulunmaktaydı.

İngiltere hükümetinin savaş suçlusu olarak aradığı ve Berlin’de bulunduğu tahminiyle teslim edilmesi için Almanya’ya baskı yaptığı bir ortamda, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın bilgisi dışında gerçekleşen bu mülakatların içeriği, Enver Paşa’nın savaş sonrasındaki faaliyetleri, düşünceleri ve dünya vizyonu hakkında çok önemli bilgiler içermektedir.

Bir teorisyenden daha çok, pratisyen bir İttihatçı olarak bilinen Enver Paşa’nın, savaşın bitiminden Ruslar tarafından şehit edildiği 4 Ağustos 1922’ye kadar geçen süreçte, Anadolu topraklarında bağımsız bir Türk devleti kurulması için faaliyetler içinde olduğunu görmekteyiz. Bunu yaparken Anadolu’da başlamış olan Milli Mücadele’yi imkanlar dahilinde desteklemeye çalıştığını ve Mustafa Kemal Paşa’yı da bu mücadelenin lideri olarak tanıdığını söylemek mümkündür.

Gerçek Enver mi?


Enver Paşa ile Binbaşı Hedley arasında değişik zamanlarda yapılan mülákatlar bir akşam Binbaşı Hedley’nin telefonunun çalması ve Enver Paşa ile mülakat yapmak isteyip istemediğinin sorulması ile başladı. Telefondaki kadın Enver Paşa’nın Binbaşı’nın ofisine gelemeyeceğini ancak isterse onu Enver Paşa’nın bulunduğu adrese götürebileceğini söyledi. Ertesi günün sabahı, 6 Ocak 1920, aynı kadın Binbaşı’ya kendisiyle birlikte gelmesini rica etti. Binbaşı’nın kafasındaki en büyük soru, bu Enver’in bildiğimiz meşhur Enver Paşa olup olmadığı idi. Bunu kadına sordu ve ‘evet o’ cevabını aldı. Aynı kadınla birlikte 17 Knausstrasse, Grunewald adresinde bir eve giden Binbaşı, meşhur Enver Paşa olduğuna kesinlikle inandığı bir beyefendi ile mülakat gerçekleştirdi. Binbaşı Enver Paşa’nın Almanya’da olmasından ve daha da önemlisi İngiliz hükümetiyle ilişki kurmak istemesinden dolayı oldukça şaşkındı ve Enver Paşa bu şaşkınlığın farkındaydı.

Enver Paşa söze her şeyden önce bir vatansever olduğunu söyleyerek başladı. Savaşın kaybedildiğini ve bir asker olarak kendisi açısından bunun savaş sorununun bittiği anlamına geldiğini ifade etti. Şimdi bir Türk olarak ülkesini tekrar bir araya getirmek istediğini söyledi ve Türkçe’de ‘iyi dostluklar kavga ile başlar’ atasözünü ekledikten sonra şu an eski düşmanları arasından Türkiye için gerçek dostlar aradığını ifade etti. Bu dostun da dünyanın en güçlü devleti olduğunu düşündüğü İngiltere olabileceğini söyledi.

Enver Paşa’nın üç noktada toplanan görüşleri şunlardı:

1) İngiltere ile yakın ve gizli bir işbirliği içinde olan bağımsız bir Türkiye,

2) Kesin ve yeni çizilecek olan sınırlarda çok fazla değişiklik yapmayan bir barış anlaşması, (Binbaşı yanlarında harita olmadığı için detaylar üzerinde konuşamadıklarına hayıflandı.)

3) Daha güçlü, daha birlik içinde ve daha vatansever bir şekilde ve kendisinin yönlendireceği yeni bir İttihat Partisi’nin kurulması.

Bütün bunların karşılığında Enver Paşa, İngiltere’nin Mısır’da ve diğer Müslüman doğu ülkelerinde yaşadığı sorunların çözümü konusunda bizzat çalışarak ve nüfuzunu kullanarak yardımcı olmayı teklif ediyordu. Teklifinin kabul edilmesi durumunda daha pek çok konuda İngiltere’nin avantajlar elde edeceğini de vurguladı.

Gizli buluşma


Enver Paşa, Doğudaki ülkelerde ortaya çıkan Bolşevik etkisinin tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığını çünkü Bolşeviklerin halihazırda çok yol aldığını ancak İngiltere karşıtı durumun büyük oranda ortadan kaldırılmasının hala imkan dahilinde olduğunu Binbaşıya anlattı.

Enver Paşa, bu tekliflerinin Binbaşı tarafından kendisinin de hala ilişki içinde olduğu Winston Churchill’e doğrudan iletilmesini ve onun da bunu İngiliz kabinesinin önüne getirmesini arzu etmekteydi. Yapılan bu buluşma ve görüşme gizli tutulacaktı. Bu konuda Binbaşı’dan söz vermesini istedi. Sadece diplomatik açıdan gizli tutulmasının öneminin yanı sıra kendi pozisyonu açısından da bunun önem arz ettiğini vurguladı. Binbaşı’ya göre Enver Paşa, Alman hükümetinin bilgisi dışında Berlin’deydi ve kendisinin Almanya’da olması pek çok açıdan Alman hükümetine sorunlar doğurabilirdi. Bunun üzerine Binbaşı, Enver Paşa’ya bu konunun gizli tutulması hususunda gereken teminatı verdi.

Aslında Enver Paşa’nın Berlin’de bulunduğu sırada Alman askeri kanadıyla yakın ilişki içinde olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bir koruma görmüş ve Alman hükümeti Enver Paşa’nın Berlin’de olduğunu bilmesine rağmen pek çok nedenden dolayı bunu umursamamış ve görmezden gelmiştir. Savaş sonrası ortamda Almanya’nın, başta İngiltere olmak üzere savaşta galip gelen İtilaf Devletleri tarafından savaş suçlusu ilan edilen Enver ve Talat Paşaların iadesi için baskı altına alındığı bilinmektedir. Buna rağmen başta Alman askeri kanadı olmak üzere Alman hükümeti de risk alarak Enver ve Cemal Paşaların Berlin’de saklanmalarına ve bazı faaliyetlerde bulunmalarına göz yummuştur. Bu konuda Alman arşivlerinde çalışmalar yapmış olan Mustafa Çolak’a göre Alman Dışişleri Bakanlığı, Enver Talat ve Cemal Paşaların Almanya dışında bir yere gitmelerini tehlikeli görüyordu. Yargılanmaları halinde Almanya’yı zor durumda bırakacak ifadeler kullanabileceklerinden endişe edildiği için Berlin’de ikamet ettikleri sürece savaş suçlusu olarak yargılanmaları söz konusu olmayacaktı.

İngiltere’ye şantaj


Yapılan görüşmelerde ilginç olan nokta Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıcı bir savaşın içine sokan ve ülkede bütün kredisini kaybeden ve şimdi ölüm cezası ile suçlanan, kaçak durumda olan ve saklanan biri olmasının Enver Paşa’da kendi etkisi ve gücü hakkında en küçük bir tereddüt oluşturmamış olmasıdır. İstanbul ve Anadolu’da bulunan ordu ve subayların hala onu gerçek liderleri olarak gördüğüne inanmaktaydı. Enver Paşa sadece Türkiye için değil bütün İslam alemi için önemli bir lider ve itici güç durumunda olduğunu düşünmekte ve buna samimi bir şekilde inanmaktaydı. Sanırım bu inancı nedeniyle hem Türkiye’de hem de İslam dünyasındaki gücü ve etkisi hakkında kendinden çok emin olarak İngiltere’ye bağımsız Türkiye için işbirliği teklifinde bulunmuştu.

Burada Enver Paşa’nın İngiltere’ye şantaj yaptığı açıkça ortadadır. Gerçek olan tek durum Bolşeviklerle işbirliği yapacağı konusudur. Türkiye’deki pozisyonunun çok güçlü olmadığının kendisi de farkındadır aslında. Ancak, Sovyetler kartını kullanarak iki şeyi hedeflemektedir. İlki İngiltere ile ittifak ki savaş sonrası ortamda Türkiye açısından çok önemlidir; ikincisi ise İngiltere ile anlaşma yapan bir lider olarak prestijini tekrar kazanmak. Bütün bunları yaparken kullandığı en önemli koz ise İngiltere açısından stratejik öneme sahip ve halkı büyük oranda Müslüman olan memleketlerde kendi şahsî nüfuzunun olduğudur.

Umudu suya düştü


Binbaşı ile Enver Paşa arasındaki görüşmeler İngiltere yönetimi tarafından hoş karşılanmamıştı. Kötü olan ise Enver Paşa’nın büyük umut bağladığı ve her defasında değişik teklifler getirdiği görüşmelerin Lord Curzon başta olmak üzere İngiliz yönetiminin gündemine hiç gelmemiş olduğuydu. Enver Paşa her defasında Binbaşı’nın İngiliz hükümetinin olumlu ya da olumsuz bir cevabını getireceği umudunu taşımıştı. Hiç şüphesiz, bu umudun canlı tutulmasında Binbaşı’nın sorumlu ve yetkili bir subay gibi davranmış olması da önemli bir etkendi. Ancak savaş sonrası ortamda savaş suçlusu ilan edilen ve aranan Enver Paşa’nın her şeye rağmen bu İngiliz subayı ile kurduğu diyaloga bel bağlamasını normal karşılamak gerekir. Bu durumu etkileyen en önemli faktör, Binbaşı’nın tutumu ve inandırıcılığı değil Enver Paşa’nın zor durumda ve ümitsiz oluşuydu.

Enver Paşa İngiltere’den olumlu ya da olumsuz bir cevap alamayınca daha önce planladığı şekilde Moskova’ya gitti. Bu tarihten itibaren Enver Paşa Binbaşı’ya da söylediği şekliyle İngiltere’nin düşmanı pozisyonunda nüfuzunun ve otoritesinin bulunduğu her yerde İngiltere aleyhine propaganda ve faaliyetlerine devam etti. Ancak kaderin bir cilvesi olarak işbirliği yaptığı Bolşeviklere karşı Tacikistan’da verdiği mücadele sırasında bir kurban bayramı günü 4 Ağustos 1922’de şehit düştü.

Doç. Dr.BÜLENT ÖZDEMİR
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi