İKLİL
  chp'nin altı oku anayasaya nasıl girdi
 



 

CHP'nin altı oku anayasaya nasil girdi ?

Zamanın Başbakanı İsmet (inönü) Paşa'nin 120 arkadaşıyla birlikte Meclis'e getirdigi teklif B.M.M'nin 9 Nisan 1928 günkü toplantIsInda görüşülmüş ve kabul edilen 1222 sayılı kanunla Teskitlât-i Esasiye Kanunu'nun (Anayasa'nın) bazı maddeleri değiştirilirken, ikinci maddedeki "Türkiye devletinin dini, din-i Islamdir" hükmü ile bazi dini tâbirler Anayasa'dan çıkarılmış ve bu tarihten dokuz yıl sonra, aynı madde bir değişikliğe daha uğramıştır. [Anayasa'daki "Türkiye devletinin dini, din-i Islamdir" maddesi Anayasa'dan böyle çikarilmistir ama, 27 Mayis 1960 hareketine (yani darbeye) karışan Cemal Madanoğlu'nun işbu değişiklikten haberi yoktur!...Madanoğlu, 1961 Anayasasını hazırlayan ve "yüksek ilim ve hukuk heyeti" (!) diye anılan heyetin önüne günün birinde dikilmiş ve şu teklifte bulunmuştur: «Anayasadaki "Türkiye devletinin dini, din-i Islamdır" maddesinin hemen altına "Ezan Türkçe okunur" maddesini ilave ediniz.» Dikkat buyurunuz ki, "yüksek ilim ve hukuk heyeti"'ne bu teklifte bulunan, Anayasa'daki 1923 değişikliğinden haberi olmayan Madanoğlu, "Anayasa'yi ihlal ettiler" diye 27 Mayıs'ta Demokrat Parti iktidarını bir darbe ile devirenler arasındadır!...]
 İkinci madde, bu kere yine İsmet'in 153 arkadaşıyla birlikte Meclis'e getirdigi bir takrir (önerge) ile ele alınmış ve teklif kabul edilerek Anayasa'nın maddesi şu şekilde değiştirilmiştir: "Türkiye Devleti cumhuriyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkilapçıdır. Resmi dil, Türkçedir. Baskent Ankara'dır"
5 Şubat 1937'de kabul edilen bu değişiklik, merhum Ali Fuad Başgil'e göre: "Anayasa'nın aslındaki berrak çehresini bir hayli buruşturmuştur"
«Anayasa bir parti programı degildir. O, bir milli misaktır. Yalnız muayyen bir partinin mensublarına ve yalnız, yaşayan nesile hitab etmez. Milletin her ferdine ve kanun olarak kaldıkça, her nesile hitab eder. Bir parti için yerinde ve münasib olan bir fikir, devlet için ve devletin kanunu olan Anayasa için münasib olmayabilir» diyen Ali Fuad Hoca, başka bir yazısında meseleyi daha geniş bir şekilde ele alıyor:
«Devletçilik nedir ? Laiklik ve milliyetçilik nedir ? İnkılapçılığın zaman içindeki hududu nedir ? Bizde bunlar ne Anayasa'da ne de başka bir tatbikat kanununda tarif edilmemiş, hiçbirinin hududu ve şümulü gösterilmemiştir. Meselâ, devletçilik şahsi temayüle göre değişik, hatta zıt mana olan bir tabirdir. Bizde bu prensibin kanunlarımızda bir tarifine rastlanmadığı gibi, hukukçularımız arasında da ilmi bir izahı yapılmış değildir.»
Laiklik de böyledir. Garb ilmine sorarsanız, laiklik din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır ve laik olmayan bir devlette bu hürriyetin teminatı yoktur.
Bize gelince, maziyi yaşayanlar bilirler ki, bizde laiklik sol ve sağ temayüller arasında bocalamış, iktidar adamlarının ictihadına göre mana almıştır. Acı olan şudur ki, bu ictihat memleket realitesinden ziyade yanlış görüşlere saplanmaktan doğmuştur. Şu da acıdır ki, üniversitlerimiz, bu hususta efkârı aydınlatacak bir görüş verememiş, aynı fakülte hocaları bile bir anlayış birliğine varamamıştır.

Mustafa Müftüoğlu / Yalan Söyleyen Tarih Utansın