İKLİL
  Hz. Peygamberin Soyu
 
“Cebrail bana geldi ve dedi ki: Allah sana selam gönderiyor ve şöyle buyuruyor: Ben seni dölleyen soya, taşıyan rahme, saran kucağa cehennemi haram kılmış bulunmaktayım” (El-Leali’l-Masnua Fi Ehadisi’l-Mevdua – 1/265 / Suyuti)
 
Bir önceki hadisin izahında da belirttiğimiz gibi, Hz. Peygamber'in, anne ve babasından başlamak üzere Hz. Adem'e kadar varan silsile içinde hiçbir ata ve anası putperestlik ve şerefsizlikle lekelenmiş olamaz ve olmamıştır. Konunun bu şekilde kabulü Peygamberimizin eski cedlerinin mantık ve dinsel dogmaların yaklaşımları açısından gereklidir. Anne, baba ve dede-sine gelince, acaba onların durumu nedir?
     Her şeyden önce onun anne ve babası kendisinin peygamber olarak görev alışından önce ölmüşlerdir. Babası daha o doğmadan, annesi ise, o 6 yaşındayken. Dedesinin durumu da aynıdır. O da, Peygamber'in çocukluğunda bu alemden ayrılmıştır. O halde, ilk tesbit olarak, bu üç kişiyi, Son Peygamber'in tebliğatına bağlı tutmak imkanı yoktur. Fakat bu üç insan, İslam'ın gelişinden önce yine tevhid yani tektanrı inancı üzre miydiler, yoksa putperest mi idiler? Tartışmanın düğüm noktasında bu soru yatmaktadır. Hepimiz biliyoruz ki, İslam'ın gelişinden ön­ce, Arapların bir kısmı putlara tapıyor, az bir kısmı da eski peygamberlerin bıraktıkları geleneği sürdürerek, tevhid inancını taşıyorlardı. Bu ikinci gruba Hanifler veya hanif inancı tasıyanlar deniyor ki, Hz. İbrahim'in tebliğatı üzre davrananlar demek olur. Peygamberimizin ebeveyni ile dedesini bu gruptan saymamızda hiçbir tarihsel engel yoktur. Fakat geleneksel nakiller bunları, Mekke oligarşisinin putperest kadrosu içinde görmekte ve putperest olarak tanıtmaktadır. Eğer böyle ise, o zaman, İslam kaynaklarında onları başka tabiatüstü bazı gelişmelerle tevhid inancı içine çekmek ve bu şekilde aklamak gayretinde olan yaklaşımlara katılmak gerekecektir. Büyük tarihçi Yakubi Hz. Peygamber'den şu sözü naklediyor: "Allah şu dört kişiyi bana bağışlayarak cennetlik kılmıştır: Babam, annem, amcam ve Islam öncesi devirden bir dostum."(1)
    Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İman ve kurtuluş meselesini fıkhın ve fakihlerin tesbit ettikleri dar ve bazen de yozlaştırılmış kalıplar içinde düşünsek bile, Son Resul Hz. Muhammed'in ebeveyni ile eski atalarını yani ona kan vermiş soyunu Allah'a ortak koşmak veya şerefi zedeliyecek bir durumla lekelenmiş olmaktan uzak tutacak bir çok delile sahibiz ve bu deliller İslam düşünürleri tarafından birçok eserde ve asırlardan beri gözler önüne serilegelmiştir.
 

(1)   Yakubi / Tarih

   
   EDİTÖRÜN NOTU:

   Sizlere aslında bu bölümde Allah Rasulü'nün ana-babasının veya diğer soyunun cennete mi yoksa cehenneme mi gidecekleri konusunu açmak istemedik.
   Yaşar Nuri'nin bu rivayete yaklaşım biçimi bizleri çok şaşırttı. Şöyle ki:
   1- Rivayet Suyuti'nin El-Leali'l-Masnua Fi Ehadisi'l-Mevdua adlı eserinden aktarılmış. Suyuti'nin bu eseri adından da anlaşılabileceği gibi, Mevzu (yani uydurma) veya hadis değeri taşımayan rivayetlerin toplandığı bir çalışmadır.
   2- Rivayetin yorumunun yapıldığı içerikte, destek mahiyetinde kullanılan rivayet de Yakubi'den, ki oda Şii olarak bilinen bir tarihçi yazar.
   Yaşar Nuri kaynaklama çalışmasını böyle yapmış. Ama bizleri asıl şaşırtan, bu konuda (her zaman yapmasına rağmen) Kur'ana hiç müracaat etmemesi. 
   Yaşar Nuri, Hz. Peygamberin soyunu kurtaracağım derken, ağzına sakız ettiği Kur'an ve ayetlerden hiç bahsetmemektedir. Yani peygamberimizin soyunun, Kur'anda değinildiği üzere, İbrahim'in babası Azer'den veya Nuh'un oğlundan veya Lut'un karısından ne farkı olsun ki...
   Buhari ve Müslim'den hadis beğenmeyen ÖZTÜRK, bir ömürde ilk ve belki de sonkez bir hadis yorumu yapmaya kalktı; onu da eline yüzüne bulaştırdı. Rivayetin kaynak çalışması tam bir felaket iken, felakete getirilen yorum felaketin üzerine dikilen bir tüy...