İKLİL
  mardin düğün katliamı
 

 

Nerden çıkıyor bu insan tipi?
 
Elinize silahları alacaksınız, bir düğün evini basacaksınız, namaza durmuş onlarca insanın üzerine, kadın - çocuk demeden ateş kusacaksınız.

Normal 0 21 MicrosoftInternetExplorer4 21'i aynı aileden, 6'sı çocuk, 17'si kadın cansız yerlere serilecek.

Kim yapar bunu?
Nasıl bir insan profili ile karşı karşıyayız?
Milliyet yazarı Hasan Cemal Kandil'e gitmiş, terör örgütünün şu andaki lideri Murat Karayılan'la görüşmüş. Karayılan, "Tek taraflı ateş - kes, eylemsizlik dediğiniz halde, Hakkari'de 9 erin şehit olduğu sabotajı niye yaptınız?" şeklindeki soruyu şöyle cevaplandırmış:
 "Merkezden planlı bir şey değildi bu. Yerel düzeyde, sahada kendi inisiyatifleriyle alınmış bir karardı. Askerin araziye çıktığını görüyor, bir operasyonla üzerine gelindiği hissiyatına kapılıyor ve kendini korumak için tedbir alıyor, mayın döşüyor."
Dağda bir eşkıya grubu, "üzerimize geliyorlar" diye kuşkulanıyor ve yola 100 kiloluk patlayıcı gömüyor, sonra bir düğmeye basıyor, zırhlı araç havaya uçuyor, 9 kişi can veriyor.
Ne kadar kolay!
Bir adam, bir genç kızı boğazlıyor, sonra çöp konteynırına koyuyor.
Türkiye'den bir manzara.
Üniversite mezunu bir genç kız annesini öldürüyor, sonra kolunu bacağını kesip bir koliye yerleştirip atıyor!
Bizden bir görüntü!
Nasıl oluyor bütün bunlar?
Mardin'deki vahşeti nasıl anlamalıyız?
Hangi yönüyle?
Bölge insanı, munistir.
Ama bu da var.
Kimlik - mimlik mücadelesi diyoruz ya...
Kimlik şu olmuş bu olmuş, Türk veya Kürt ne fark eder ki?
Neyi arıyoruz biz gerçekte?
"İnsan"ı değil mi?
Oysa insan kayboluyor orta yerde?
Doğu'da, batı'da, belki tüm dünyada?
Rahmeti, şefkati, sevgiyi, diğergamlığı, insanlığı kaybetmiş bir insanlık...
Çocuğu, kadını, yaşlıyı, özürlüyü, yani tüm zayıfları çiğneyip geçen bir yok edici zihniyet...
Kolay öldüren bir insanlık.
Benim sözlerini yazdığım bir CD var:
"Rahmeten lil alemin" başlığını taşıyor.
Metin şöyle başlıyor:
"-Derileri zedelenmesin diye başlarına vurula vurula öldürülen fok balıklarını kim kurtaracak?
"-Karınca yuvalarının yakılmasını kim önleyecek?"
Bu sorulardan sonra, şu soru ne kadar kahredicidir?
Karınca yuvalarını, fok balıklarının çığlığını kim düşünür, insanların bile hunharca katledildiği, böcekler gibi itlaf edildiği bir çağda?
Nasıl bir yürek olmalı, namazdaki insanların üzerine, kadın, çocuk demeden ateş kusanlarda?
Bizim bir "Rahmet insanı"mız vardı.
"Bismillahirrahmanirrahim" diyerek başlardık her işe... 
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla diyerek... Her işimizin içine rahmeti taşırdık.
Ne oldu? Koptuk o iklimlerden.
Rahman'ı ve Rahim'i düşünemez hale geldik.
Hele Vedud olan, sevgi dolu olan Yaratıcı'dan koptuk.
Kan dökücü ve fesat çıkarıcı yanlarımız öne çıkarıldı.
Rahman'dan uzaklaştık, Şeytan'a dost olduk. Yüreklerimiz tutsak oldu Şeytan'ın avuçlarına.
Ve bunlar oldu!
44 ölü.
Hepsi üç beş saniyelik çapraz ateş ve yerler kan gölü.
Bu insan tipi üzerinde düşünmeliyiz.
Nereye gidiyoruz?
Kim nasıl üretiyor bu insan tipini?
Doğu - Güneydoğu özelinde, daha kaç zaman, bu insani savruluş devam edecek?
Sokakta panzerle çatışarak büyüyen çocuklar, yollarının bir ucu dağa çıkan çocuklar, kolayca silaha ulaşan, kolayca silahı ateşleyen, insan ölümünü ürpermeden seyreden, gerçekleştiren çocuklar...
Nereye?
Ankara, Cumhurbaşkanı ile, Başbakan ile, Milli Eğitim Bakanı ile ne düşünüyor?
Doğu - Güneydoğu'da halkın siyasi temsiline oynayan gruplar ne düşünüyor?
25 yıldır bölgede çatışma iklimini soluyan askeri cenah ne düşünüyor?
Bu ülkenin Türk - Kürt aydınları ne düşünüyor?
Anne - babalar ne düşünüyor?
Bizim bir "rahmet insanı"mız vardı.
Çağımızdaki insan aşınmasına karşı onu sunabilirdik. Şimdi biz de onu arıyoruz. Ne kadar yazık!


Ahmet TAŞGETİREN / Bugün Gazetesi